Skip to content Skip to sidebar Skip to footer

Reklamın Vicdanı: Tetikleyici Mesajlar ve Sınır Nerede Başlar?

“Daha güzel olmak ister misin?”

Bu cümleyle başlayan reklam, genç bir kadını odasında aynaya bakarken gösteriyor.
Alt yazı geliyor: “Çünkü daha güzel olursan daha çok sevilirsin.”

Dur.
Bir şeyler yanlış değil mi?

Reklamlar çoğu zaman bizi bir hayale çağırır.
Ama bazen bu hayal, aslında içimizdeki kırılgan yerleri adeta ok yağmuru altında bırakır.
Ve o zaman artık bu bir hayal değil, bir tetik olur.

👁️ Gerçek Bir Gözlem: Atölyedeki Sessizlik

Yıllar önce gençlerle yürüttüğüm bir atölyede, onlara basit bir soru sormuştum:

“Son gördüğünüz reklamlar size kendinizi nasıl hissettirdi?”

Sessizlik oldu.
Sonra biri şöyle dedi:“ Hani bazen bir arkadaşımız güya iltifat etmiştir. Sonra bu aklımıza gelir ve kendimizi kötü hissederiz. Bu reklam bana bu tarz bir durumu hatırlattı. İyi birşey gibi, aslında değil. Kendimi yetersiz hissettim.”

Bir diğeri: “ Süper benzetme oldu! Kesinlikle, sanki başarısızmışım gibi.”

O gün orada şunu düşündüm:

 

“Reklam, sadece satmaz. Bazen içimize bir cümle bırakır.

Ve o cümle orada uzun süre kalır.”

📣 Peki Tetikleyici Mesaj Ne Demek?

Tetikleyici mesaj, bireyin hassas duygularına dokunan, bazen onu fark etmeden rahatsız eden ya da aşağıda hissettiren mesajlardır.

  • “Daha zayıf olmalısın.”
  • “Henüz başarılı değilsen bir şeyleri yanlış yapıyorsundur.”
  • “Bunu alamıyorsan yeterince çabalamamışsındır.”

Bunlar sadece sloganlar değil.
Bazen, bir reklamın satır aralarındaki ağır yargılar.

🧠 Psikolojik Etki: Algı Nerede Çarpıtılıyor?

Reklamlar, farkında olmadan beden algısını bozabilir.
“Doğallık” kelimesiyle oynayabilir.
“Başarı”yı sadece sonuçla tanımlar.
Ve tüketicinin zihninde şöyle bir denklem oluşur:

“Bu ürünü kullanmıyorsam (ya da kullanamıyorsam) yeterince iyi değilim.”

Oysa doğru reklam şöyle der:

“Bu ürün seni daha iyi yansıtabilir.”

📺 Hikâyeye Dönelim: Reklamdaki Burnu Satın Almak Ya Da Almamak

Çok yakın bir arkadaşımın kardeşi 15 yaşlarında o zamanlar, bazen aynaya bakıp “burnum çok büyük” derdi.
Ben “gayet güzel görünüyorsun” dedikçe, o ısrarla “x reklamdaki oyuncunun burnu gibi değil ama” diye tekrar ederdi.

Bir gün reklamdaki kadının burnunun aslında estetikli olduğunu, fotoğrafın düzenlenmiş olduğunu söyledim.
Şaşırdı.
“Gerçek değil miydi?” dedi.
Değildi.

İşte tam burada başlıyor mesele:
Gerçekle idealin birbirine karıştığı yerde reklamın vicdanı devreye girmeli.

⚖️ Peki Sınır Nerede Başlar?

Reklamlar duyguya dokunabilir.
Ama aşağılamamalı.
Kıyas yapabilir.
Ama utandırmamalı.
İlham verebilir.
Ama yetersizlik hissi uyandırmamalı.

Bu sınır çizgisi, çoğu zaman markanın değerlerinde saklıdır.
Kimi markalar bunu çok iyi bilir.
Bazılarıysa… bilmez ya da önemsemez.

Ve burada, biz reklamcılar, yaratıcılar, stratejistler olarak gerçekten çok büyük bir sorumluluğa sahibiz.

🧭 Benim İçin Vicdanlı Reklam Ne Demek?

Bana göre vicdanlı reklam;

  • Satmakla birlikte iyileştirir.
  • Kendini değil, insanı merkeze alır.
  • Güzelliği tek bir forma hapsetmez.
  • Başarıyı ulaşılabilir ve çoğul anlatır.

Ve belki de en önemlisi:
İzleyicisine, okuyucusuna şunu hissettirir:

“Sen zaten kıymetlisin. Bu ürün yoluna eşlik eder.”

💬 Şimdi Sana Sormak İsterim:

Son zamanlarda seni rahatsız eden bir reklamla karşılaştın mı?
Ya da “Beni gördü bu marka” dediğin bir kampanya?

👇
Yorumlara yaz, birlikte reklamın vicdanını konuşalım.

🔗 Danışmanlık Notu:

Eğer markanla daha sorumlu, duyarlı ve insana dokunan bir iletişim dili kurmak istiyorsan,
bunu birlikte tasarlayabiliriz.
📍 elifayan.com.tr/iletisim üzerinden danışmanlık randevusu alabilirsin.

 

Yorumunuzu paylaşın