Kayra Ve Kitap: Kapı Aralığından Sızan Çocukluk Hikayesi

Küçük Bir Karşılaşma Ve Ardındaki Gizli Mesajlar
12 yaşında bir oğlum var, adı Kayra. Geçenlerde her zamanki gibi okuldan eve geldi, kapıyı açtım ve aynı anda karşı komşumla birbirimize denk geldik. Selamlaştık, hal hatır soruldu. O an Kayra’ya bir kitap hediye etti. Ve küçük hikayemiz burda başladı.
Aslında “küçük” dediğime bakmayın; çünkü çocukların hikâyesi dediğimiz şey, ardında devasa toplumsal kodlar, kuşaklar arası farklar ve geleceğe uzanan derin izler taşıyor
Komşum, 50’li yaşlarının sonlarında, yazarlıkla uğraşan bir beyefendi.
7 – 14 yaş arası çocuk ve gençler için de kitaplar yazıyor.
Çocukların Hikayesi Gerçekten De Onlara Mı Ait?
Kayra’nın cevabı beni şaşırtmadı yine de bir o kadar gururlandırdı:
“Benim hakkımda da bir kitap yazar mısın?”
Komşum hafifçe başını sallayarak şöyle dedi:
“Büyük işler yaparsan, büyük adam olursan, senin de hakkında kitap yazılır.”
Ben, sessiz kalmayı tercih ettim. “İyi günler” deyip kapımı kapattım.
Tabi o kapı zihnimde aralık kalmaya devam etti…
Başarı Baskısı mı Yapalım, Gerçek Anlamda Değer mi Verelim?
Komşumun sözleri, aslında çok derin bir toplumsal kodu açığa çıkaran cinsten:
“Başarıyla ölçülen insan değeri.”
Çocuklarımızdan büyük işler başarmalarını istiyoruz. Başaramazlarsa sevilmeye, görünür olmaya layık görülmeyeceklerini ima ediyor ya da direkt belirtiyoruz bu beklentimizi.
Sonra da yükselen narsistik eğilimlerden şikâyet ediyoruz. Günümüzde sesi çok yüksek değil mi? Her mecrada psikologlardan, herhangi bir kişinin kişisel hesabında bile narsistik eğilimler ve maruz kalınan davranışlar hakkında çok fazla paylaşım var. Peki bunu kim besliyor dediğimizde… Ses yok burda neyse ki, evet J
Oysa son yıllarda yapılan araştırmalar gösteriyor ki:
- 📊 Çocuklukta “koşullu sevgi” algısı yaşayan bireylerin, yetişkinlikte narsistik kişilik özellikleri geliştirme riski %58 daha yüksek.
- 📊 Harvard Üniversitesi’nin 2023 araştırmasına göre, başarı odaklı yetiştirilen çocukların %64’ü mutluluğu sürekli erteliyor ve “yetersizlik kaygısıyla” büyüyor.

Yani “Büyük adam ol, o zaman değerlisin.” diyerek, bir yandan özgüven inşa ettiğimizi sanıyor; diğer yandan çocukların öz-değer duygularına görünmeyen bir ambargo koyuyoruz.
Hikayelerini Özgürce Yaz, Kendin Ol!
Z Kuşağı ve Alfa Kuşağı, hikâye yazmak ve paylaşmak konusunda hiç olmadığı kadar güçlüler.
Küresel veriler bunu gösteriyor:
- 📖 Instagram’da 12-17 yaş grubu kullanıcılarının %78’i kendi hayat hikâyelerini içerik olarak üretiyor.
- 📖 TikTok’ta en popüler içerik türü “Benim Hikâyem” temalı videolar.
Bu kuşaklar, “önce büyük işler yap, sonra anlat” değil;
“Şu anda kim olduğunla, ne hissettiğinle değerlisin” diyor.
Ve belki de insanlık sahnesinde ilk kez, bireysel varoluş için davranışa geçilmesi bu kadar erken görünürlük kazanıyor.
O yüzden 12 yaşındaki bir çocuğa, “Büyük ol ki hikâyen yazılsın.” demek, bugünün dünyasında çelişkili bir mesaj veriyor. Nostalji severim, ama bana sorarsanız bazı kitaplar raftan kalkabilir, eğer pozitif ilerlemenin önüne geçiyorsa.
Çünkü her çocuk kendi hikâyesinin kahramanıdır.
Ve her hikâye, yazılmaya değerdir.
Şimdi kendi hikayesini yazması için Kayra’ya güzel bir defter ve kalem hediyem olacak. Ben 12 yaş için sosyal medya hesaplarının kullanımına karşıyım, bu da belli olmuş oldu.
Çocuklara ve Gençlere Altın Değerinde 3 Tavsiye!
🎯 1. Hikâyeni Şimdi Yaz:
Büyümeyi bekleme. Yaşadığın her an, değerli bir hikâyedir.
🎯 2. Başarıyı Değil, Duyguyu Paylaş:
İnsanlar unvanları değil, duyguları hatırlar. Ne hissettin, ne öğrendin, bunu anlat.
🎯 3. Hikâyene Sahip Çık:
Başkalarının seni nasıl gördüğünden çok, sen kendine hangi gözle baktığın önemlidir. Sahip çık, yaz, paylaş.
Ebeveynlere ve Eğitimcilere Küçük Bir Hatırlatma
Çocuklarımızdan büyük işler yapmalarını istemeden önce, küçük hikâyelerinin ne kadar değerli olduğunu fark ettirelim.
Her “küçük başarı”, kendi başına bir mucizedir.
Onların hikâyelerine editör olmayalım.
İzleyici, destekçi, ilham kaynağı olalım.
Çünkü belki de en büyük iş,
kendi hikâyesini özgürce yazabilen bir insan olmaktır.